İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman’ın, “Bize karşı olan Arapların başını baltayla kesmek lazım. Yoksa bu topraklarda İsrail diye bir şey kalmaz” sözleri üzerine Genç Aktivistler Genel Başkanımız Erkan Helvacı’nın yaptığı açıklama aşağıdadır:
“Filistin topraklarını işgal ederek, gayrimeşru bir devlet kuran İsrail 17 Martta parlamento seçimlerine gidiyor.
İsrail öteden beri terör, baskı, zulüm, ikiyüzlülük ve korkuya dayalı bir devlet politikası izlemektedir. Bunu da sinsice ve gizlice değil bütün dünyanın duyacağı ve göreceği şekilde yapmaktadır.
Devlet geleneği ve kültüründen yoksun, varlığını ırkçı ve terör siyasetine göre şekillendiren İsrail 17 Mart seçimlerine giderken yeni şekillenecek meclis ve muhtemel kurulacak hükümetin izleyeceği yol haritası da belirginleşiyor.
Hâlihazırda hükümet ortağı olan ve dışişleri bakanlığını yürüten Liberman’ın sözleri 11 partinin katılacağı seçimlere şimdiden damgasını vurdu.
İsrail’i destekleyen Araplar hariç bütün Filistinlilerin ve Arapların baltayla kafalarının kesilmesi gerektiğini aksi takdirde İsrail devletinin yok olacağını savunan Liberman Filistin ve İsrail arasında da barışın mümkün olmayacağını sözlerine ekleyerek önümüzdeki dönemin Filistinli Müslümanlar için ne kadar zor ve kanlı olacağını da gözler önüne serdi.
Üzücü olan şu ki haktan, hukuktan, ahlak ve insanlıktan uzak bu açıklama karşısında dünya yine sessiz kalırken, uluslararası kuruluşlar da İsrail’in kurmuş olduğu bu korku imparatorluğuna yenik düşmüş durumda. Tehdit, şiddet, korku ve ırkçı nefret içeren bu sözleri sadece Filistin Dışişleri Bakanlığı uluslararası ceza mahkemesine taşımış ve gereken cezanın verilmesi için yakalama emri çıkarılmasını talep etti.
Bu talep uluslararası kuruluşlar için bir turnasol kâğıdı niteliği taşımaktadır. Uluslararası kuruluşlar hiçbir anlayışa, inanca, ahlaka ve hukuk normlarına sığmayan bu açıklama karşısında harekete geçmemeleri ve gereğini yapmamaları durumunda meşruiyetleri ciddi bir yara alacak ve İsrail’in terörüne boyun eğmiş olacaklardır.
Liberman yaptığı açıklamada bu barbarlığın yanı sıra ne kadar sinsi planlar içerisinde olduğunu da Kudüs ve Beyt’ül Makdis ile ilgili sözleriyle ortaya koymuştur. Liberman aynı konuşmasının devamında 1949 yılında işgal ettikleri Ümm’ul Fehm şehrinin artık İsrail toprakları içersinde olmasının bir anlamı olmadığını ve Filistin toprağı olması gerektiğini ifade etmiştir.
Bunun Kudüs ve Beyt’ül Makdis ile ilişkisi şudur;
Ümm’ul Fehm Filistin’deki en güçlü İslami hareket olan 1948 Filistin İslami Hareketi’nin merkezi ve hareketin lideri Şeyh Raid Salah’ın yaşadığı şehirdir. Bu hareket ve lideri Siyonist işgalci rejim için oldukça büyük bir tehlike arz etmekte ve bundan dolayı da akla hayale gelmeyecek yollarla zulme uğratılmaktadır. Hapisler, sürgünler ve suikastlere rağmen mücadeleye devam eden İslami Hareket ve lideri Şeyh Raid Salah Kudus’ün Yahudileştirilmesi ve Bey’ül Makdis’de bir Süleyman Tapınağı inşasının engellenmesi için cesurca ve amansızca bir mücadele vermektedirler.
İşte Liberman Kudüs’ün Yahudileştirilmesi ve Mescid-i Aksa’nın yerine Süleyman Tapınağı’nın inşasının önündeki en büyük engeli kaldırmak için sinsice bir plan yapmış ve bunu kamuoyuyla paylaşmıştır. Bu plana göre Ümm’ul Fehm İsrail toprağı sayılmayacak Filistin’e ait olacak böylece İşgal altındaki Kudüs’le bağı tamamen koparılmış olacak. 1948 İslami Hareketi’nin mensupları Kudüs ve civarında çalışma yapamayacaklar ve diğer Filistin toprakları gibi bir utanç duvarıyla da tamamen tecrit edilecekler. Kudüs yalnızlaştırılarak tamamen yahudileştirilecek ve Beyt’ül Makdis yerine Süleyman Tapınağı inşa edilerek Müslümanların ilk kıblesi yok olacaktır.
Liberman’ın bu projesi göstermektedir ki İsrail işgalci rejimin derdi sadece kuru bir toprak kavgası değil, asıl maksadı Beyt’ül Makdis’in yerine Süleyman Mabedini yapmaktır.
Akıl, izan ve insaf sahibi hiçbir kimsenin kabul edemeyeceği bu açıklama ve sinsice planları en yüksek sesimizle kınıyor ve uluslararası kuruluşları kendi meşruiyetlerin ortaya koymaları ve ispat etmeleri adına gerekeni yapmaya davet ediyoruz.”